13 Ekim 2011 Perşembe

Dünya Düzeni II


Gelelim,  alev topu Ortadoğu’ya,  her zaman patlamaya hazır bir coğrafya, bilgim, beni yanıltmıyorsa,  Dünya petrol rezervlerin % 60’ına sahip, dünyanın diğer coğrafyaların da ki petrol rezervleri, bu coğrafyadaki rezervlerin altında. Son yıllar da, Kutuplar da, Akdeniz ‘de, Karadeniz’de harıl, harıl petrol aramalarına hız verildi. Ortadoğu’nun ve Afrika’nın zengin petrol yatakları güç olmak isteyen ülkeler için çok kıymetli.
 Ekonomistler, Çini geleceğin gücü olarak görmekteler. Çin bu ilerlemesini devam ettirebilmesi için enerji kaynaklarına yani petrole ve Türk cumhuriyetlerinde ki kaynaklara ihtiyacı var.  Ayrıca, bu bölge onun için çok iyi bir pazar.
Gelelim Rusya’ya;  Rusya da ekonomisini güçlendirmekte, Putin in son yıllardaki tutarlı politikaları sayesinde, Rusya eski günlerine dönüyor. Türkiye cumhuriyetleri, Rusya’dan ayrılmış olsalar da, ondan habersiz hareket etmemekteler. Rusya, bu bölge deki enerji kaynaklarını, bana göre,  hala rahatlıkla kullanabilir. Ortadoğu ya bu kadar yakın olması, onun için büyük bir avantaj. Petrol kaynaklarına sahip olmak demek gücünü arttırmak demektir.
O zaman mesele buralara kimler hakim olacak. Amerika bu bölgelere, neyi bahane ederek müdahale edebilir. Tabi ki karşısın da, düşman olarak yaratacağı bir güç olmak zorunda.  Bu güç kim olabilir?
Rusya’nın bu göreve soyunması demek,  İran, Çin, Pakistan’ı ve Türkiye cumhuriyetlerini karşısına alması demektir. Bu ülkeleri karşısına alıp Amerika ya rakip olamaz. Çin içinde, aynı durum söz konusudur. Tek başına buna cesaret edemez,  ya Amerika ile ya da Rusya ile hareket etmek durumundadır. Rusya ile kurduğu, Şhanghay birliğini devam ettirdiğine göre, Rusya ile birlikte hareket etmesi mantıklı geliyor.
Suriye ye yaptırım konusunda, iki ülkenin anlaşarak veto hakkını kullanması bunun bir göstergesidir. İran’a müdahaleye izin vermeyeceklerdir. Amerika’nın bu bölgeye yerleşmesi demek, Rusya ve Çin enerji kaynaklarını, istedikleri gibi kullanamamaları ve bağımlı olmaları demektir.  Ayrıca füze kalkanları bahanesiyle, Montrö anlaşmasını delerek, Karadeniz’e yerleşme niyetin de olan Amerika, bu bölgenin tüm kontrolünü eline alacaktır.  Bu, Çin ve Rusya’nın dünya gücü olmasına engel olacaktır.
Amerika,  malum en büyük destekçisi, İngiltere ile birlikte, Ortadoğu politikalarına yön vermek için Türkiye’yi yanlarına alarak, emellerine ulaşma planlarını yapmaktadır. Hocalarım, Amerika’nın karşısında,  güç olarak, Türkiye olacak deseler de ben buna kanaat getiremiyorum. Dünya bilir ki, Türkler kontrol edilmeyen bir güçtür.  Bu güçten de her zaman çekinirler. Osmanlı korkusunu hala yaşadıklarından,  tekrar başlarına musallat edilmesini istemezler.
Avrupa ise bu konuda nasıl bir politika izleyecek, şu anda Amerika’yı kızdırmadan, ekonomik krizlerle boğuşarak yollarına devam etmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin yükselişi onları rahatsız ediyor.
Bu yükseliş Amerika’nın yörüngesinde devam ettiği için sıkıntı yaratmıyor. Asıl sıkıntı, Rusya ve Çin açısından problem olacak gibi. Suriye ye yapacağımız yaptırım karşısında buna nasıl bir tavır takınacaklar. Uluslar arası hukuku, ihlal etmek bizi zor durumda bırakacaktır.  Stratejik ortağımız bizi geçmişte çok konularda,  hüsrana uğrattı. Devletlerin güvenirliği olmaz, çıkar ve menfaatlerinin korunması önemlidir.
Bütün mesele,  Coğrafya ya hakim olmaktır. Güçlü olan, gücünü devam ettirecek, ya da  yeni güçler gelecektir. Aslın da, Amerika, Rusya, Çin pastadan büyük payı alma yarışındalar. Bu,  ya anlaşarak coğrafyayı paylaşacaklar ya da, taraflardan biri hakim olacak. Rusya ve Çin birlikte hakim olursa , bu sefer,  bu iki gücün mücadelesi boyunca coğrafya,  yeni emperyalist güçlerle mücadele edecek yani, bu emperyalist güçlerin, yeni demokrasileri ile yaşayacak demektir.
Kısacası iki karşı güç oluşuyor, Türkiye bu güçlerin yanında mı olmalı, ya da güçleri birbirine bağlayan denge unsurumu.
Bu soruya anti tez olarak; devletler bekaları için çıkarlarını ve menfaatlerini korumak zorundadır. Bu coğrafyanın beklentilerini, umutlarını, hayallerini bilen Türkiye’dir. Bölgede bir zamanlar başlatan sıfır sorun politikası devam ettirilip, ortak birlik oluşturulup, bu birliğin liderliğini üstlenmelidir. Türkiye’nin bunu yapabilecek gücü fazlasıyla var. Bu liderliğe soyunurken, yeni, eski Osmanlı kavramını kullanmadan, sömürmeden, sömürülmeden, Ortadoğu birliğini kurulabilir. Bu istenmediği için, bu bölgelerde ki etnik yapıyı kaşıyarak, huzursuzluk yaratılmaktadır.
 Amerika, Rusya, Çin, amaçları bu kaynakları, kendileri için insafsızca sömürmek niyetindeler. Ne demokrasi, ne halklar nede ölenler umurlarında.
Mısıra gelen demokraside görüldüğü gibi, din çatışmaları başladı. Bu bir Müslüman birliği değil, coğrafyanın birliği olmalıdır. Müslüman, Hiristiyan, Şafi, Sunni, Musevi vb din ayrımları olmadan. Aynı toprakta yaşayan Müslümanı , Hiristiyanı, Musevisi, aynı kültürü paylaşıyor. Mesela Suriye de yaşayan Şiler ve Suniler aynı kültürün halkı, burada birleştirici unsur kültür ve coğrafyadır,  yani geçmiş ve gelecektir. Korkum  din savaşların yaşanması.
Bu coğrafyada ki çocukların, diğer coğrafyada ki çocuklar gibi barut kokusu olmadan, huzur içinde ailesiyle birlikte yaşamaya hakları var.
Halkların bekası için, coğrafya da birliği oluşturacak, bir lidere ihtiyaç var.
Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder