22 Ağustos 2014 Cuma

GÖĞE BAKMAYI ÖĞRENDİK..

4 Ağustos 1927 yılında Ankara da dünyaya gelen  yazarımız edebiyatımızın mihenk taşlarındandır. Babası Hayri beyin subay olması nedeniyle ailesinden uzaklarda yaşaması Turgut Uyar’ı derinden etkilemiştir.İlk okula başlamadan babasını kaybetmesi ile duyduğu baba özlemi  bir yanının eksik hissetmesine ve  onun naif bir kişiliğe sahip olmasında en önemli etken olmuştur. Şairimizin bu ruh hali yaşamı boyunca devam eder. Naif ruh halini şu cümlelerle kaleme alır.‘’ Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem ’yapma oğlum o içli bir çocuk’ derdi’’  Bursa Işıklar lisesi ve askeri memurlar okulunu bitirdikten sonra Posof, Terme ve Ankara da personel subayı olarak görev yaptı.  İlk evliliği annesinin isteği kişiyle yaptı. 18 yaşında baba olan Uyar ilk eşinden olan 3 çocuğunu memurluk yaptığı yerlerde büyüttü. 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisi'nin Ankara şubesinde çalışmaya başladı. Artık bilinen bir şair olmuştu ve en iyi arkadaşları arasında Cemal Süreya, Edip Cansever, Nurullah Ataç, Muzaffer Erdost vardı. Halkla ilgili şiirlerden daha çok varoluşsal şiirler yazmaya başladı. Şiirlerinde Nazım, Orhan Veli, Cahit Külebi den esintileri bulmak mümkündür. Çocukluğunda ki ağlamaklı ve sıkıntılı ruh hali ömrü boyunca devam etti. 1966 yılında eşinden ayrılıp İstanbul’a yerleştiği dönemde  Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başladılar. Turgut  Uyar yedi yıldır şiir yazmıyordu, Tomris hanımın sürekli mektuplarında yazmasını tetiklemek için konuşmaları, telkinleri ve ricaları  yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden uyanmaya başladı. Bu mektuplaşmalar 1969 da evlilik ile sonuçlandı. Yedi sene şiir yazmaya ara veren yazar yazmaya Tomris Uyarla beraber başladı ve en güzel şiirlerini ona yazdı. 12 Mart muhtarısın dan sonra öldürülen gençler onu derinden etkiler ve şiirinde başkaldırışa dönüşür.
Kanın ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı
böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde
herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye
yukarda dediğime bakma aslında
başarısız boktan bir kış geçirdik
kanımız bile doğru dürüst akmadı
bir sürü çocuğu öldürdüler.
12 Eylül darbesi de onu derinden sarsar bir şeyleri değiştirmek için yazdığı şiirler insanları ve düzeni değiştirmedi. Tüm şairler gibi yazmaya devam etti.
Eylül toparlandı gitti işte
ekim filan da gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar..
Darbeden dört yıl sonra siroz hastalığına yakalanır ve tedaviyi kabul etmez. 1985 yılında çok sevdiği eşinin yanında sıkıldığı bu dünyayı sessiz sedasız bırakır..

Herkesin
Bir umudu vardır,
Bir savaşı,
Bir kaybedişi,
Bir acısı,
Bir yalnızlığı,
Bir hüznü…
Çünkü herkesin bir gideni vardır,
İçinden bir türlü uğurlayamadığı…"

Sonra dalacağım kalabalığa.
Ya hep bildiğiniz o yere gideceğim.
Günüme göre.
Ya da yolüstü bir kahveye oturup
orta şekerli bir kahve içeceğim
Ne derseniz deyin ardımdan.”
Senin ardından söylenecek tek şey sana dar gelen bu dünya da bizler göğe bakmayı öğrendik. Nurlar içinde yat..