27 Ocak 2012 Cuma

Bizim Ermeniler

Deniz Ülke Hoca’nın bu gün, Akşam gazetesinde Ermeni soykırımı tasarısı kabul edilmesi üzerine, Genosit tanımına göre, Türkiye’nin taktikler belirlemesi gerektiğini belirtmektedir.  Bu taktikler den en uygunu, Genosit in,  güvenlik maksatlı bir şiddet olduğu noktasının kabul edilebileceği öne sürülmektedir. Fakat diğerlerine göre daha makul görünen bu tanımda,  şiddet uygulamasının belirtilmesi, bizleri zor durumda bırakacaktır.  
Bu tanımdan şiddet kavramı çıkarılıp, ülkemizin güvenliği için tehcir yoluna gidilmiştir, desek bile,  hemen şu savunmaya geçeceklerdir.  ‘ Madem güvenlik için yaptınız, o zaman güvenlik önlemlerini tam almanız gerekirdi. Güvenlik önlemlerini tam almadığınız için soykırıma göz yummakla suçlusunuz’
 Amaçları bizi yargılamak.  Geçmişte yapamadıklarını bu gün yapmaya çalışıyorlar. Kimse bana demesin onlar geçmişi ile yüzleştiler. Daha dün Avustralya başkanı , Aborjinlerin ve destekçilerin saldırısına uğradı. Amerikalılar İnka,  Aztek, Kızılderileri, İngilizler, Hindistan da, Afrika da, Fransızlar Cezayir de,  Almanların Yahudilere yaptıkları, Rusların Kırım Türklerine, Çerkesler’e, Abazalara yaptıkları hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır.
 McCarthy Ölüm ve Sürgün kitabında ‘ 15. Yüzyıl Türkleri böyle hoşgörülü olmasa idiler, 19. Yüzyıl Türkleri kendi yerlerinde yurtlarında yaşamayı sürdürüyor olabilirlerdi’ Türkler için bu açıklamayı yapmaktadır.
Islahat fermanı ile Ermenistan toprakları belirlenmiş ve bunun için bir takım ayrıcalıklar tanınmıştır. Fakat bu dönemde 1. Dünya savaşın başlaması ile bu emelleri suya düşmüştür. Tehcir olaylarına karar veren, Enver paşa, Alman generalinden aldığı direktifleri yerine getirmektedir. Tamamen Alman denetimine verilen bir ordu. Doğu cephesinin güvenliği için, bu kararların kimlerin verdiği aşikardır. Fransızlar o dönemde Ermenileri bize karşı kışkırtarak kullandıysa, bu günde aynı politikasını uyguluyor.
Toplu mezarlar, devlet arşivleri açılmalı, bunun için medya, siyasi güç kullanılmalı, konferanslar düzenlenmeli, etkili lobiler oluşturulmalıdır. Olayları kestirilip atmadan, uluslar arası diplomasi kurallarına uygun olarak haklılığımızı ispatlamalıyız.
Avrupa’nın devlet felsefesini, yapısını ortaya koyan Wachiavelli şöyle diyor;
‘Bir hükümdar ne kadar söz verir ve yerinde durmazsa, o kadar makbul bir hükümdardır’.
İşte Avrupalının devlet yönetim felsefesinin ne kadar materyalist olduğunu ortaya koymaktadır. Avrupa her konuda olduğu gibi bu konuda da sözünde durmayan iki yüzlü bir politika izlemektedir. Onlara göre makbul olan bu. Bize göre makbul olan sözünde durmaktır.
turkankebeci@gmail.com

11 Ocak 2012 Çarşamba

Yeni başlangıçlar

Hayat, diğer kullandığımız ifade ile yaşam, kimseye kalmıyor.  Öyle bir an geliyor hırslarımızı, kızgınlıklarımızı, kinimizi, öfkemizi, sevgimizi, dostlarımızı, düşmanlarımızı hiç düşünmeden bırakıp gidiyoruz.  Bilmediğimiz bir meçhule doğru.
 ‘Bir çok gidenlerin her biri memnun ki  yerinden
 Bir çok seneler geçti, dönen yok seferinden’
Yahya Kemal  Beyatlı nın sessiz gemi dizelerin de ki gibi,  gidenleri  ne kadar özlesek de, gelmiyorlar. Aslında gidilen bir meçhul ya da bitiş değil. Yeni bir başlangıç.  Her bitiş yeni başlangıçları hazırlamaz mı hayatımızda. Onlar da giderek yeni başlangıçlarını yaptılar. Bizler gidenlerin yerlerini dolduramadığımız için üzülüyoruz belki de.  Alıştığımız için arıyoruz onları.
Gün gelecek bizim de yerimizi dolduramayacaklar..

6 Ocak 2012 Cuma

Değişim

Daha demokratik bir anayasa çalışmaları yapılırken, özgürlük ve demokrasiyi daha özgürce yaşadığımız bu ortamda, darbe yanlısı olmakla şuçlanmak ne kadar normalse, 1960 yılların demokrasi anlayışının az olduğu dönemde de, darbe karşıtı olmanın, suç sayılması normaldir. Lakin, güçlülere göre işlenen fiillerin suç olma unsuru değişiyor. Demek ki suç anlayışı kişilere göre değişen göreceli bir kavram. Tabi suçun boyutları da değişken, devleti dolandırma, bilinen yasal suçtur. Suçu işleyen kişiler,  güçlere yakın ise işlenen dolandırıcılık, suç unsuru olmayabilir. Eğer aynı suç,  güçlerin karşısında yer alan kişilerce işlendiyse, suç unsuru olmayı bırakın, ağır ceza ile cezalandırılmanız olasıdır. Bu günlerde anayasa hazırlıkları yapılırken, suç unsurlarını ve cezai müeyyideleri gücün yanında ve karşısında olanlara göre yeniden belirlemekte fayda olduğunu düşünüyorum. En azından neden ve sonuç ilişkisini bilirsek ona göre davranırız. Yargıya olan güvenimiz de artar.