28 Kasım 2011 Pazartesi

Özür


İnsanın içinden artık yeter demek geliyor. Coğrafyamızda bu kadar sorun varken, savaş tamtamları çalarken, bizim uğraştıklarımıza bir bakın. Dersim olayları, olayı küçümsediğim anlaşılmasın, olay elbette büyük. Siyasetçilerden tutun bilim adamlarına kadar herkes bu konu üzerine konuşuyor, tartışıyor, kavga ediyor, gündem bir haftadır bu konuyla meşgul. Geçmişi geri getirmenin yolu yok, her devlet bekası için bu tarz uygulamalara başvurmuştur.

Yavuz Sultan Selim başta olmak üzere tarihte adına özür dileyecek olaylarımız vardır. Diğer devletlerinde var.  Amerikalılar Kızılderililer, Vietnam, Irak, Afganistan halkından özür dilemeli, Fransızların, Cezayirlilerden, İngilizlerin yıllarca sömürdüğü,  sömürgelerinden, Rusların,  zorbalıkla  göçe  zorladığı 80.000- 100.000 civarı Kafkas Türklerin den, küresel sermayenin çıkarları için ölüme, açlığa sürüklediği insanlıktan özür dilemelidir. Buna benzer birçok örnek var elbette.

Fakat bulunduğumuz coğrafya kaynıyor;
İran’ın devlet kanalı,  Press  Tv’nin yayınına göre, Suriye Scuud füzeleri Türkiye’ye yönlendirildiğini. İngiliz Daily gazetesi, Libya ve Suriye muhalifleri ile görüştüğünü maddi ve manevi desteğin verildiğini, ayrıca bu muhalifler Türkiye sınırında görüştüğü yazılmakta.
Rus savaş gemisi, Suriye sınırında, Arap birliğin yaptırımları, İran’ın herhangi bir müdahale de, Kürecik de ki füze kalkanını hedef alacağı açıklaması.
Hükümetin yaptırımları var, muhalefetin bu konuda herhangi bir çalışmasını veya mücadelesini görmeyi bırakın, ne yapıyorsun diyen yok.  Akademisyenler sadece coğrafyanın kargaşa sürükleneceğinden bahsediyor.  Tarafımız dan  bir müdahale olursa, İran,  Rusya ve Çine karşı, nasıl bir politika izlenecek, onların saldırılarına karşı koyabilecek miyiz? 

Kırım savaşında,  İngiliz ve Fransızlar sözde Osmanlıya destek verir görünüp, Rusya ile birlik olmasını unutmayalım. Müdahale için görünürde destek verenler aynı oyunu tekrar oynayabilirler. Yeni Osmanlı canlandırma adı altında, ülkemiz bir hayalin peşinden sürüklenmesin.  Bu müdahale için, torunlarımızı özür dilemek durumunda bırakmayalım.
Bende İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya ve Ermenistan’dan özür bekliyorum. Nedenini elbette biliyorsunuz.

Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com

21 Kasım 2011 Pazartesi

Hayır

          
       Bu gün basın da göze çarpan birkaç başlık;
·         Irak, dört Türk hava yolu şirketinin uçuşlarını durdurdu. Bu kararın alınmasının nedeni, iki ülke arasın da üç yıl önce başlayan borçların tahsis edilememesin den kaynaklanmaktadır.  Bu olayın nedenleri gazeteler de detaylı olarak verilmektedir. Bu güne kadar destek verdiğimiz komşumuzun tavrı ortada. Bunun sebebi son günlerde uyguladığımız, Ortadoğu politikamızdan kaynaklanıyor olabilir mi?
·        Suriye’den Türk hacı konvoyuna saldırı. Birkaç gün önce de konsolosluğumuza saldırıp, bayrağımızı ve Atatürk posterlerini yırtmışlardı. Bu olaylar bilerek hazırlanmakta dır. Amaç Türkiye nin,  Suriye' ye müdahale etmesi. Bu konuda Amerika ve İngiltere yeteri kadar gaz vermektedir. Bu ülkelerin amaçları ortada, ateşi maşa ile tutacaklar. Bu olayları düzenlemek İngiliz servisi ve CIA için hiç de zor değil.
Arap baharı adı altın da destek verdiğimiz Mısır, Libya da ki muhalif güçler de, belirli bir süre sonra Irak yönetimi gibi bir takım yaptırımları önce bize uygulamaya kalkarlarsa hiç şaşırmak gerekir.  Namlunun ucuna sürülen maalesef Türkiye.
Suriye’nin son günler deki tahrik olaylarına kapılmamak gerekli. Bu olaylar hassas konulara değinilerek, halkın tepkisini çekmek için yapılan, planlı faaliyetlerdir. Müdahaleyi meşrulaştırmak için halkın desteğine ihtiyaç var. Başka bir ülkenin içişleri yüzünden, milletimizi belirsizliğe sürüklemek yersizdir. Tarih de tüm savaşlar küçük bir kıvılcımdan, büyük katliamlara dönüşmüştür. Coğrafyanın yeni düşmanı biz olmayalım.
Millet olarak sükunetimizi korumalı, bizi savaşa sürükleyecek her müdahaleye karşı hayır demeliyiz.

Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com 

17 Kasım 2011 Perşembe

Savaş



Savaş tamtamları çalıyor. Son günle de özellikle İngiliz gazetelerinde bu konuya yönelik çok fazla açıklama yayınlanıyor.
*  Uluslar arası Atom Enerji Kurumu* İran’ın atom bombası üretimi için gizli çalışmalarda bulunuyor* açıklaması ve  İngiliz istihbaratı, İran’ın üç ay içersinde atom bombası yapabileceği açıklaması üzerine İsmi gizli tutulan İngiliz istihbaratçı,  Daily Mail gazetesine,  İsrail’in,  İran’ı vurma planlarından bahsediyor.  Hava bombardımanı için üç rota çizilmiş; 1. Türkiye hava sahası 2. Suriye Irak hava sahası 3. Suudi Arabistan- Irak hava sahası
*İngiliz Guardian gazetesine,  Simon Tisdalı ise; Çoğunluğu Sünni nüfusun ülkede ki rejimden usanmış, Suriyeli Sünnilere, Türkiye model oluşturuyor. Esad’ın devrilmesi ardından laiklerin, Müslümanların ve farklı mezheplerin bir arada yaşayabilecekleri Türkiye alternatif bir model açıklaması yapılıyor

Bu açıklamalara bakıldığında, Orta doğuda çizilecek yeni harita için, belirlenen oyuncular rollerini oynamaya başlamışlar bile. Suriye için, Türkiye öne çıkarılmakta aslında Rusya- Çin ittifakına karşı kullanılıyoruz. Demokrasi kartı bitti şimdi laiklik kartını oynuyorlar. Suriye de şeriat ile yönetildiğini söylememiz mümkün değil.
Suriye’nin genel yapısını görmek için kaynaklarda ki bilgilere müracaat edersek;
Resmi adı: Suriye Arap Cumhuriyeti
İdari yönetim biçimi: Çok partili başkanlık tipi cumhuriyet, 13 Mart 1973’te kabul edilen anayasa ile yönetiliyor, sosyalist halk demokrasisi
Dini: Sadece açıklama yapılıyor, %74 Sünni Müslüman, Alevi, Şii ve diğer mezhepler %16, Hıristiyan %10, Dürzi %3
Etnik yapı: %88 Arap, % 6 Kürt, %2.8 Ermeni, %1 Türk, %1 Rum, Süryani, Keldaniler, Çerkez, Yahudi                                     

Görüldüğü gibi, Suriye birçok etnik yapıyı bünyesinde barındırıyor, bu yapıların bir arada yaşamama gibi durumları söz konusu değil. Dini yönetim yok ki, laiklik gelsin.  Bu kadar dini grup, bir arada yaşıyorsa,  laik bir yönetimin olduğunun göstergesi  değil midir.
 Demokrasi söylemlerini dile getiren İngiltere’ye bir bakarsak; yönetim şekli: Anayasal monarşi, sembolik dense de bir kraliçe var. Parlemanto  iki kısımdan oluşmakta; Avam kamarası, seçilmişlerden, Lordlar kamarası veraset ya da atama yoluyla oluşuyor. Kimse çıkıp demokrasi ve laikliği getirmekten lütfen bahsetmesin.

İran’ı vurma politikası için üç hava sahası belirlenmiş. İsrail ile aramızda ki problemler den dolayı, Türkiye’nin hava sahasını kullanmaları mümkün görünmüyor. Suriye- Irak hava sahası mümkün değil.  Geriye Suudi Arabistan- Irak hava sahası kalıyor. Suudi Arabistan, İran için bu teklifi düne kadar kabul etmeme olasılığı vardı. Suudi elçisinin, İranlı ajanlar tarafından suikast düzenleneceği iddiası, Suudi  Arabistan ile İran’ın arasını açtı. O zaman bu hava sahasının kullanım için hazır hale getirilmiştir.

Esad giderse ne olur. Hem dini, hem de etnik yapısı karışık olan Suriye’nin parçalanması, etnik ya da dini savaşların başlaması demektir. Rusya’nın Suriye deki üssünü kaybetmesi ile Orta Doğuda ki varlığının bitmesidir. Hizbullah’a maddi ve manevi desteğin kesilmesi ile İsrail’in Lübnan’ı işgali kolaylaşacaktır.
Bu coğrafya da İran, İsrail ile Suriye, Türkiye ile hizaya getirilmeye çalışılıyor. İki ülkeye de desteği veren Amerika olduğuna göre bizim İsrail ile olan gerginliğimiz sadece göstermeliğe dayalı. Amerika bu gün,           ne bizden nede İsrail den vazgeçebilir. Bu gerginlik ile Orta doğu halkı tarafından desteklenen Türkiye’nin alacağı tepkiler perdeleniyor.  

Her şey enerji kaynakları için mubah olan, sadece kendi halkını düşünen acımasız bir yayılma politikası.
Türkiye nereye sürükleniyor…

Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com

14 Kasım 2011 Pazartesi

Demokrasi


Arap birliği Suriye’nin üyeliğini askıya alması, Amerika ve batı dünyasının yaptırımları, Türkiye’nin verdiği nota ve Suriyeli muhaliflerin Türkiye de temsilcilik açmalarına izin verilmesi.
Bunlar niçin yapılıyor, görünürde demokrasi getirmek için. Arap birliğinde yer alan Suudi Arabistan demokrasi ile yönetildiğini unutmayalım.

Yunanistan ve İtalya da seçilmişlerin yerine atanmışlar geldi. İşte buda demokrasi. İtalya ve Yunanistan halkını anlamak mümkün değil,  madem seçtiklerinizin gitmeleri sizi sokağa dökecek kadar sevindirecekti, neden seçimlerde üst üste bu kişileri seçtiniz. Madem demokrasi ile yönetiliyorsunuz, atanmışlar yani seçmediğiniz kişiler tarafından yönetilmeye rıza göstermeyin hemen erken seçim isteyin. Belki de Amerika’nın Araplara getirdiği bahar sizleri de etkilemiş olabilir. Hadi Araplar demokrasi istiyor, sizde demokrasinin en ilerisi var zaten. 

Libya ve Mısır’a bahar gelecek derken , etnik karışıklık durulmuyor. Suriye ye gelen demokraside etnik, dini karışıklık olacaktır. Rusya silah satışına devam ediyor. İran ise, farklı bir boyut.  

Bizler her önümüze gelene meydan okuyoruz. En son İsrail’e okuduğumuz meydan,  netice sıfır. Rumlar Akdeniz’ faaliyetlerine devam ediyor, hani savaş ilanıydı bu. Artık bizi kimse ciddiye almıyor, meydan okuyoruz fakat kendimiz dinliyoruz.
Sırtımızı sıvazlamaları bizi gaza getiriyor bu gazla bizde meydan okumaya devam ediyoruz. Bu coğrafya da yalnız bırakıp, çekilecekler bir köşeye seyredecekler komşu kavgalarını. Biz Arap yarım adasının yeni düşmanı olmayalım da.

İngiltereyi kraliçenin yönettiğini unutmayalım. Oraya da demokrasiyi  biz götürelim.

Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com

10 Kasım 2011 Perşembe

10 Kasım


Bu gün, atamız aramızdan ayrılalı yetmiş üç yıl oldu.  O zamandan bu zamana çok şeyler değişti elbette. Fakat değişmeyen tek şey bu milletin ona olan sevgisi. Bu sevgiyi azaltmak için her yol denendi. Onu sevmeyenlerin yapıştırdığı yaftalar,  kendini Atatürkçülüğün arkasına saklayarak istediklerini yaptırmaya çalışanların dikta yaklaşımları bile bu sevgiyi azaltamadı.
Nedir Atatürk’ü sevmek;
*Halkına inanmaktır, halk içi çalışmaktır.
*Hiçbir ülkenin baskısı altına girmeden, bağımlı olmadan yaşamak ve yönetmektir bu ülkeyi.     Bağımsızlık benim karakterim diyebilmektir.
*Bilimin ışığında gelecek nesiller için çalışmaktır.
*İnanmaktır
*Hukuku her şeyin üstünde tutmaktır, kimseyi ötekileştirmeden her düşünceye eşit yaklaşmaktır.
*Geleceği görebilmektir.
*Vatan söz konusu olunca gerisi teferruat diyebilmektir.
*Bu topraklarda yaşayan halkı bir araya getirerek millet bilincini vermektir.
*Savaşı mecbur kalmadıkça katliam olarak görmektir, barış adamı olabilmektir.

Hiçbir zorlayıcı baskı olmadan,bu millet Cumhuriyet bayramını büyük bir coşkuyla kutlayabiliyorsa, büyük bir coşkuyla da Mustafa Kemalini sevmeye devam edecektir.

Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com

4 Kasım 2011 Cuma

İyi Bayramlar

Sevinçlerin, mutlulukların, özlemlerin, umutların, hoşgörünün, paylaşmanın, sevgilerin yoğun yaşandığı günlerdir. Bayramlar nice umutları barındırır, bağrında.

Bizler her geçen bayramların ardından, nerede eski bayramlar diye hayıflanırız, bir şeylerin özlemi içersine gireriz. Değişen ne ki, bu özlemleri yoğun yaşarız. Aslında değişen hiç bir şey yok, değişen sadece kendimiz. Büyüdükçe içimizdeki çocukta büyüdü, istekleri, beklentileri değişti.  Biz çocukken yanımızda olan insanlar yok artık, değişen birde bu. Bayramlarda onları göremiyoruz, gözlerimiz onları arar oldu.

İstediğimiz ayakkabının alınmasını beklemek, şekerlikten beğendiğimiz şekeri alma sevinci yok artık. Ayakkabıyı, şekerin alınmasını bekleyen değil bunları alan bizzat biz olduk, biz sadece beklemenin sevincini ve mutluluğunu kaybettik.
Çocukluğumun bayramlarını, şekerlerini özlüyorum. Şekerlikten istediğim şekerleri seçerdim, fındıklı ve susamlısına bayılırdım. Babamın Üsküdar da ki şekerci arkadaşına gitmeyi dört gözle beklerdim.
Şekercide verilen şekerlerin hiç birini almayınca, bu kadar şeker ve çikolatayı çok seven bana,  babamın bakışını hala hatırlarım. Çünkü istediğim şekerden vermemişti.  Ben fındıklı ve susamlıdan istiyordum.

Şekerci den istediğim şekerleri seçmenin mutluluğunu sevincini hala yaşıyorum.
On dokuz yıldır bu sevinç hiç eksilmedi içimden, sadece konum değişti. Çocukluğumun şekerlerini üreten firmadayım. Milyonlarca çocuğa ulaşıyor ürettiklerim.  Kim bilir belki onlarda benim gibi, şekerlikten bu çeşidi seçerken, yaşadığım sevinci yaşıyorlardır. Her banda dökülen şekeri, ilk günün sevincini, mutluluğunu yaşayarak açarım, tıpkı altı yaşında ki çocuğun hayallerinde ki gibi.
 Şeker toplayan çocuğun yaşadığı, mutluluk, sevinç tadında bir bayram dilerim.
İyi bayramlar.











Çocukluğumun şekerleri.

Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com