Ülkemiz de bahar havası devam ediyor, arap baharı gibi diyeceksiniz fakat değil. Evet ikisi de bahar ama bizimkisi başka bahar. Bahar deyince sıcaklığı hissederim, huzuru hissederim lakin Arap baharında kavga, kan ve hırslar var. Bir tarafta bir şeyleri değiştirebileceğine inana bir halk, yeni liderlerle baharı yaşayacağını düşünüyor lakin bunun sonunun hüsran olacağının farkında bile değil. Güzel şeyler olacak diye sokaklarda olsa da, sonun kendisine acı vereceğini göremiyor, kuklalar özgürlük, refah, söylemleri ile boyamışlar bu coğrafyanın gözünü. Acı çekmeye nasıl olsa alışık çeksin diyorlar. Hele birde demokrasi kılıcını almışlar ellerine her tarafa sallayıp duruyorlar . Değişmez bu coğrafya , o kadar değerli ki, halkın istediği gibi değiştirmezler. Getirecekleri idarede bir öncekinden farklı olmayacak. Keşke, bu halk ayaklanması bu coğrafyayı değiştirmek isteyen devlerden bağımsız olabilseydi. Türkiye gibi olsaydı, ülkem gibi olsaydı ve adı da kurtuluş olsaydı.
Biraz zamanda yolculuğa ne dersiniz; Irağa gidelim bir kültürün yok olduğuna gözlerimiz tanık olmadı mı, kütüphaneleri yakıp ülkenin değerlerini yerle bir etmediler mİ? Kitaplar da okuduğumuz babil asmaları nerde acaba, biz onları kökünden kesip yerine sadece, kan, zulüm, ve yoksulluk ekmelerini seyrettik. Nankörlük etmeyin dediğinizi, merak etmeyin duyuyorum, haklısınız aslında bir şey verilmeden bir şey alınmaz bize demokrasi, özgürlük, refah verdiler. Gelecek nesillere biz de bunları bırakacağız.
Uğruna kan döktüğümüz, demokrasi nasıl geldi, binlerce Irak lı Kürtler sınırımıza göç ettirildi, tabii bu kadar zorda kalan insanlara biz Avrupalılar gibi sırt dönemeyiz ki. Barış elçileri geldi BM’den herkes nutuklar attı bu zavallı insanlara oysa onlar senaryonun piyonlarıydı. Şah geriden gelecekti önden gitmek olur mu. Bizler de bu oyunun bekçiler olu verdik toton amcamız sayesinde .
Sonunda kırmızı çizgilerle bu zavallı halka yer çiziverdiler, tabii iyi görünsün diye kırmızı oldu. Can yücelin dediği gibi insan bir şeylere ait olmalı ki orada kalmaya, kök salmaya yüzü olsun. Bunun karşılığında o güzel topraklar üç bölge oluverdi, sanki sihirli bir değnek deydi bir anda…
Sihirlik değnek değerken yıldızlar uçuşur etrafta, her taraf aydınlanır ışık dolar diye biliriz, ama bu coğrafyaya değnek farklı değdi, değerken de ortalık kan gölüne dönüverdi. Aslında kabahat deynekte değil değneği tutan ellerde . Neyzen Tevfiğin dediği gibi’ türkü yine aynı türkü sazlarda tel değişti. Yumruk yine o yumruk bir varsa el değişti’ . İnsanlar birbirine düşman oldu, daha düne kadar birlikte yaşayan arabı, kürdü, türkmeni . İçinde yıldızı bol olan bir bayrağın himayesinde demokrasi ve özgürlüğü yaşıyorlar. Bana kızacağınızı bile bile ben böyle demokrasiyi istemem diyeceğim , çok mu kızdınız şuçu lisan ettiysem af ola derim ve helallik isterim sizden .
Kırmızı çizgiyi çizdiniz de ne oldu, tabikii adını biliyorsunuz, bebek doğmadan koymuştuk adını isim babasını hatırlatmama gerek yok herhalde, zaten medya denen süslü perde de ismini hep duydunuz başımıza vura vura ezberlettiler ‘Kürdistan’ sakın unutmayın bu adı. Unutana ceza kesiyorlar. Bu bebek rahat rahat büyürken diğer bölgelerde ki bebekler silahların, bombaların, sefaletin gölgesinde yaşamaya çalışıyorlar…
Tabii bunlar geçmişte kaldı biz gelelim bu güne, günümüz dünden farklı değil ki, Hatay güzelim Hatay ne uğraşmıştı sarı şaçlı mavi gözlü dev seni anavatana katabilmek için, hasta yatağından kalkıp yolarına düşmüştü. Hakkını yememek lazım sende yüzünü kara çıkarmadın.
Şimdi yine senin üzerine oyunlar oynanıyor, yaralar kaşınıyor fakat bu sefer derdine derman olacak merhem ne yazık ki bizde yok, yüzyılda bir formülü keşfediliyormuş.
Suriye den gelen nice insanlara kucak açtın, daha ne kadarına kucak açacaksın. Açmasan olmaz mıydı niye bu kadar misafir perversin ? zararı sana dokunmasında. Endişem seni sevdiğimden inan bana. Barış elçileri geldiğine göre bunda haklıyım. Seni de içine alan tarafsız bir bölge oluşturup kırmızıyla çizmesinler çevreni. Çünkü sen Akdeniz’ in tek bağlantı yolusun . İsim babaları devredeler ciğerimi bölmeye, sizler kütsünüz, zazasınız, Çerkezsin, abazasın, Rumelilisin, Türkmensin, alevisin diyerek nifak tohumlarını ekmeye başladılar. Böl ve yönet, ne kolay her zaman kolayını seçmediler mi. Sana da özerklik vererek gözünü boyamasınlar.
Biz ulusuz dört bir yerden gelerek vatan ettik Anadolu yu kendimize. Nasıl ettik bilir misin? Bilmezsin tabii, hatırlamak işine gelmez. Atalarımızın at koşuşturduğu yaylalar da gün geldi eski gücümüzü yitirince Rusya hani boğazlardan geçme arzusu için Dünyanın incisi İstanbul’a göz koyunca, hani şu isim babaları var ya, bu inciyi bırakırlar mı Rusya’ ya tabiî ki hayır, kendi menfaatleri için Rusya ya karşı bizi desteklediler, Kırım savaşı başladı. Savaş ve savaş sonrasında o bölgede yaşayan Türkler Rusların baskısından ve zulmünden kaçmak için yollara döküldüler, evet birde Ermeni soykırımı derler, peki sorarım sana bu soykırım değil de ne o zaman. Yıllarca komşu bildiğimiz Ermeni vatandaşlarımız da Rusya ile bir olup bizlere cephe almadı mı. Buralar dan 1200000 kişi göçe zorlandı ve bunun 800000’ni Anadoluya gelmek için yollara döküldüler. Boşaltılan bu bölgelere Ermeniler ve Slavlar yerleştirildi. Ya Balkanlar da zulme uğrayanlar tabi onlara yapılan da soykırım değildi. İşte değişik coğrafyalardan gelerek, birleştik, kenetlendik millet olduk.
Dedim ya baharı yaşıyoruz, kışı geçirdik. İşte en ileri demokrasi bizde, düşüncelerimizi söyleme gereği bile duymuyoruz. Tabii çok konuşanlar yok değil var elbet , sen üzme canını onlar canımızı yakamaz kaç kişiler ki onları zaten zindanlara attık. Zindan dediysek Yedikule zindanı değil tabi ki, artık Silivrimiz var. Bizi yönetenler her zaman doğru yaptığından gerek kalmıyor konuşmaya, farklılıklarımızı o kadar çok ki her farlılığa ayrıcılıklar tanıyoruz.
Müslümanlık artık daha hoşgörülü; daha bir ılımlı hatta bütün dinleri aynı çatı altında bile toplayabiliriz. Düşünsene ne güzel olurdu, Vatikan papalık diye bir kavramın olmaması tüm dünya’ da aynı din ve aynı insan tipi sanki bilgisayar formatı gibi.
Çevren kan gölü olsun, komşularımızla tüm pürüzleri düzelttik, kardeş ce yaşıyoruz. Son zamanlar da Suriye bizi suçluyor olsa da geçer bizi destekleyen güçler yeter ki arkamızda olsun. Ne olacak komşuluk hakkı , eğer Esad halkına söz geçiremezse bir seslenmesi yeter topu topu aramızda 25 km var, ordumuzu emrine amade ediveririz. Eee Peygamberimiz ne demiş ‘komşusu açken uyuyan bizden değil dir’ biz hep peygamberimizi örnek aldık. Fabrikalarımız zarar ettiği için satıverdik, üretim olmasa da olur, ne var ki 10milyon işsiz olmuşta biz güçlüyüz evvel Allah hallederiz. Kulağına kesin gelmiştir eminim , söyleme den duramazlar cari açık diye bir şey çıkarmışlar bir bardak suda fırtına koparanlar onlar, sana hiç söylemiyorlar merkez bankasının rezevleri arttırdığını, tabii biz borçlarımızı ödeyebilecek gücümüz olduğunu görsünler, zaten bu teminat ülkede dolaşan sıcak para rahat hareket etmesi için. Birde Kürt vatandaşlarımız sivil itiatsizlikleri var yeteri kadar hak vermiyormuşuz, yalan bizler kız verdik kız aldık bir olduk ‘ Celal Sesigüzel, Bedri ayseli lerin’ türkülerini dinledik makaram sarı bağları, Suzan suzileri, sarı gelinleri, Urfalı olduk ezelden, Mardin kapıda şenlendik daha ne olsun değimli?
Sen halimi sordun ben dilim döndüğünce ahvalımı anlattım söyle bana bu bahar değilde ne.
Yoksa zemherinin ortasında açan çiçeklere mi aldanıp yalancı baharımı yaşıyoruz , ey halkım.