30 Aralık 2011 Cuma

Eğitim



Bu bahçe de bir ülkenin geleceği var. Zilin çalmasıyla geleceğin tüm çiçekleri bahçeye dağılıverdi. Ülkemizin gelecekleri cıvıl cıvıl koşuşurken, bu çiçeklere gerekli yatırımı yapıyormuyuz?
Ülkemizi emanet aldığımız çiçeklerimize, yeterli eğitimi verebiliyormuyuz?

En az kırk kişilik küçük sınıflar da okumaya mecbur ettiğimiz, okul giderlerini aidat adı altında ödettirdiğimiz, performansı farklı öğrencileri birsınıfta toplayıp zayıflar sırasına atarak psikolojisini düşünmediğimiz, müzik, resim vb yetenek derslerin bile tek bir öğretmenin verdiği, rehberlik eğitimin verilmediği ve bu çiçekleri yetiştirmeye çalışırken, kendilerini geliştirmeye çalışan öğretmenlerimiz.

Peki özel okullar da ki çiçeklerimiz tabiki çok farklı; sınıflarımız geniş ve 18- 20 kişilik, performansı düşük öğrenciler için özel ders veya etütlerin düzenlenmesi, öğrencilerin sorunlarına çözüm arayan rehberlik hizmetleri, yetenek derslerini branş öğretmenlerin vermesi, öğretmenlerin maddi yeterliliği ve sürekli gelişim eğitimlerine tabii tutulmaları.

Ödenen ücretler karşılığında verilen eğitim ve öğrenim hizmetleri için normal diyebiliriz. Fakat iki eğitim sistemi arasında dağlar kadar fark var. Geleceğimize eşit olanakları sunmuyoruz. Olanıksızlıklar  içinde parlak bir gelecek vaat eden nice çiçeklerimiz var fakat yeterli ışığı ve suyu bulamadığı için gelişemiyor.

En azından, eğitim sisteminde temel kriterler oluşturulmalı ve devlet okulları da bu kriterlere getirilerek aradaki uçurum kapatılmalıdır. Eğitim herkesin eşit olarak alması gereken sosyal haktır, eğitim kurumları kazanç sağlayan ticaret haneler olmamalıdır.
Devlet, eğitim konusun da milli politika oluşturmalıdır.


Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘eğitim, sevmekle başlar’, papatyalar, güller, çiğdemler, laleler hepsi bizim çiçeklerimiz.

Çiçeklerimizin hepsini bir araya getirerek güzel bir buket yapmakta öğretmenlerimize düşmektedir.

Kendine güvenen, araştırmacı, düşüncelerini açıkça ifade eden, dürüst, çalışkan, geçmişini bilen, geleceğe umutla bakan, millet, vatan sevgisini taşıyan nesiller yetiştirebildiğimiz müddetçe varız..

TürkanKebeci
turkankebeci@gmail.com



23 Aralık 2011 Cuma

Soykırım

Evet, Fransa meclisi Ermeni tasarısını kabul etti. Fransa 2006’dan beri bu tasarı için birtakım faaliyetler de bulunuyordu, fakat bizler bu faaliyetleri diğerleri gibi önemsemedik. Tasarı mecliste kabul edilince sekiz maddelik yaptırım kararları alındı. Bu yaptırımlar, tasarının meclise gelme konusu konuşulmaya başlandığında devreye girmeliydi. Bizler o sıralarda, hükümeti, muhalefeti, aydınları, medya  ve  halk bir ağızdan Dersim olaylarını ve başbakanımızın dilediği özürü konuşuyorduk. Şimdi özür sırası Ermenilere mi geldi.

Fransa’ya senin Cezayirlilere  yaptığın soykırım değilmi ile ilk çıkışımızı yaptık. Bu diplomise de geçersizdir, sen de yaptın bende yaptım anlamına gelir. Ülke içinde ani çıkışlar prim yapar fakat diplomoside bu tutumlar geri adım attırır. Bu çıkışlarla Fransanın geri adım atacağını beklemeyelim. Tasarı Fransa senatosunda kabul edilecek ve bizler diğer sıfır politikamız da olduğu gibi herşeyi kabulleneceğiz.
Cumhurbaşkanımızın   telefonuna cevap verilmemesi başka bir terbiyesizlik, telefon etmek,hiç bir şey değiştirmeyeceği için  gereksizdi.
Tarihimizle yüzleşiriz açıklamasını ise bir vatandaş olarak beni üzmekte, bizim tarihle yüzleşecek bir durumumuz yoktur.

2005 de Talat paşa komitesi Lozan şehrinde yaptıkları eylemleri, bildirileri hatırlayalım. Değişik görüşlere sahip tüm aydınlar bir araya gelerek uluslar arası hukuka ve diplomosi kurallarına uygun olarak tepkileri, etkili bir şekilde dile getirilmişti.

Şimdi neler yapmalıyız; Lozanda olduğu gibi tüm partilerin üst düzey yöneticileri, aydınlar, sivil toplum örgütleri bir araya gelerek, tasarının kabul edildiği Fransa meclisinin önünde açıklama ve bildirileri yapmalıdır. Alınan sekiz maddelik yaptırımlar arttırılmalıdır.
Uluslararası diplomasiye uygun olarak, Ermenista’nın Karabağ’da yaptığı Hocalı katliamın propogandası yapılmalı.
Bu olaylar dan sonra Amerika’da Ermeni soykırımı gündeme gelecektir. Bunun için şimdi den, bizim ve Rusya arşivlerini inceleyen bilim adamlarımızın araştırmaları yayınlanmalı ve Ermenistan arşivlerini açtırmak için baskı yapılmalıdır.

Evet,vatan savunması soykırımsa, biz soykırım yaptık. Antepte, Erzurum da, Maraşta, Urfada…
Biz buna, sizin anlamını bilmediğiniz Kurtuluş savaşı, İstiklal savaşı diyoruz…
Ne yazıkki yeterince soykırım yapamamışız......


Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com