Kendisini ‘Kürk
Mantolu Madonna’ kitabıyla tanıdığım yazarımızın ölüm yıldönümü. 41 yaşında
hayata veda eden yazarımızı hatırlamak ve hatırlatmak için hayat hikayesini ve
eserlerini çeşitli kaynaklardan
alıntılarla bir araya getirmeye çalıştım.
Sebahattin Ali; 25
Şubat 1907’de Edirne vilayetine bağlı Gümülcine’de doğmuştur. Piyade yüzbaşı
olan babasının memuriyetinden dolayı İlköğretimini İstanbul, Çanakkale,
Edremit’in çeşitli okullarında tamamlamıştır.
İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren
Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun
olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl
orada okumuştur. Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya illerinde ki okullar da
Almanca öğretmenliği yapmıştır.
Sabahattin Ali Konya'da öğretmenliğe
başlamış, kendine yeni bir hayat kurmaktadır.
Bu arada Yeni Anadolu gazetesinde
çevirileri ve öyküleri yayımlanır. Haziran 1932’de iseKuyucaklı Yusuf gazetede tefrika edilmeye
başlanır. Gazetenin satışında beklenmedik bir artış olup da telifi ödenmeyince
Sabahattin Ali de tefrikayı 26. sayıda yarım bırakır. Bunun üzerine Cemal Kutay
ile araları açılır ve olaylar giderek sertleşince Cemal Kutay, Sabahattin
Ali’nin Atatürk’e hakaret ettiğini iddia eden bir komplo kurar.
Kutay, Sabahattin Ali’nin bir süre
önce gazeteye yayımlanması için bıraktığı şiirlerden biri üzerinde değişiklik
yapmış, Mustafa adlı bir öğretmen aracılığıyla şiirde Atatürk’e hakaret
edildiği gerekçesiyle Sabahattin Ali’yi ihbar ettirerek, Sabahattin Ali’nin Memleketten Haber başlıklı bu şiiri yedi sekiz ay önce
bir arkadaş toplantısında okuduğunu, akrabalarından Remzi ve İlköğretim
Müfettişi Mehmet Emin Soysal’ın da bu toplantıda bulunduğunu iddia etmiştir.
Memleketten Haber, Sabahattin Ali Almanya’dayken
yazdığı şiirlerden biridir. Sivas’taki bir Bektaşi hareketini anlatan 6+5
ölçülü bu taşlamada “Atatürk” ya da “Gazi” sözcükleri bulunmamaktadır. Asım
Bezirci’nin aktardığına göre şiirin bazı bölümleri şöyledir:
Okunduğu iddia edilen Memleketten Haber şiiri şöyle:
“Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?
Asarlar mı hâlâ hakka tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?
Cümlesi belî der Enelhak dese,
Hâlâ taparlar mı koca terese?
İsmet girmedi mi hâlâ kodese?
Kel Ali’nin boynu vurulmuş mudur?
Koca teres kafayı bir çekince
İskendere bile dudak bükünce
Hicabından yerler yarılmış mıdır?”
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?
Asarlar mı hâlâ hakka tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?
Cümlesi belî der Enelhak dese,
Hâlâ taparlar mı koca terese?
İsmet girmedi mi hâlâ kodese?
Kel Ali’nin boynu vurulmuş mudur?
Koca teres kafayı bir çekince
İskendere bile dudak bükünce
Hicabından yerler yarılmış mıdır?”
Konya
ve Sinop ceza evlerinde bir yıl yatmıştır. Hepimizin bildiği ve Edip
Akbayram’ın yorumu ile sevdiğimiz ‘aldırma gönül’ parçasını Maphushane Türküsü
adıyla kaleme almıştır.
Cumhuriyetin onuncu
yılında çıkarılan af ile özgürlüğüne kavuşur. Dönemin milli eğitim bakanına iş
için müracaat eder. Bakan kendisine eski düşüncelerinden vaz geçtiğini
ispatlarsa öğretmenlik yapabileceğini bildirmesi üzerine Varlık dergisinde
‘Benim aşkım’ adlı şiirini yayınlayarak Atatürk’e bağlılığını göstermeye
çalışmıştır. 1936 yılında askere alınmıştır. 1938 -1940 yılları arasında
çeşitli okullarda öğretmenlik yapmıştır. 1940 yılında tekrar askere
alınmıştır.
İçimizde ki şeytan
romanıyla milliyetçi kesimden çok tepki almış, hatta Nihan Atsızın hakaret
yazılarına maruz kalmıştır. Bu durumdan dolayı açtığı mahkemeyi kazanmış
olmasına rağmen Milli eğitim bakanlığı işine son vermiştir. 1945 yılında İstanbul da La Turquie ve Yeni
Dünya gazetelerinde hem fıkra yazmış hem de gazetecilik yaparak hayatını ikame
etmiştir. Fakat Tan olaylarından dolayı çalıştığı gazeteler tahrip edilince
yine işsiz kalmış, Aziz
Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko
Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini
çıkarmıştır (1946 - 1947).
Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının
baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet
Paşa ile alay edildiği iddiası
ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Marko
Paşa’da “Siyasal iktidar sahiplerini gülünçleştirerek hicvetmek, Tek Parti
baskısına karşı mücadele etmek, Yolsuzlukları ortaya koymak, Halkın vicdanını
seslendirmek” olarak nitelenebilir. Ancak en önemli özelliği değildir. En
önemli özelliği Anti-Emperyalist olmaktır. Kurtuluş savaşı ve sonrasında
emperyalizmle bağımlılık ilişkilerinin kopartılması süreci artık geriye
işletilmektedir. Yani bağımlılık ilişkileri yeniden kurulmaktadır. Truman
Doktrini’yle yeniden borçlanma başlamıştır ve yabancı sermaye ülkeye davet
edilmiştir. Bu süreçte Markopaşa’nın baş yazıları bu süreci gözler önüne
sermekte ve halkı anti-emperyalist siyasetle buluşturmaktadır.
Sabahattin
Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı
baskılardan bunalmıştır.
1948
Yılında açılan başka bir davadan dolayı 3 ay Paşakapısı cezaevinde üç ay
yatmıştır. Ceza evinden çıktıktan sonra iş bulmaması ve yaşanan sıkıntılardan
dolayı yurt dışına gitmek için müracaat etmiş fakat kendisine pasaport
verilmemiştir. Bu olay üzerine illegal yollardan kaçmaya karar vermiş, Daha
sonra Milli Emniyet’e çalıştığı ortaya çıkan Ali Ertekin’le tanışıp kendisini
dışarıya çıkarması için para karşılığı anlaşması ve Bulgaristan sınırında ölü
bulunması, 1948’den bu yana tam aydınlatılamadı. Kendisini öldüren Ertekin’in
suçun karşılığı olan cezanın dörtte biri kadar hapse mahkum edilmiş ve genel af
dan yararlanarak cezasını tamamlamadan çıkmıştır.
Dillerden düşürmediğimiz
şarkıları
Romanları
Öyküleri
·
Değirmen (1935)
Kaynakça
Sol portal (haber.sol.org.tr)
www.turkdilidergisi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder