Yeni oyunculara yer açmak için rolünü tamamlayan her
oyuncu son selamını vererek ayrılır dünya sahnesinden. Şairin dediği gibi dolup boşalan bir handır.
Bazen birilerin hayata gelişi selamdır, bazen de birilerin vedası dır.
İşte 21 Nisan böyle bir gündür edebiyat dünyası
için. Ahmet Arif’in selamı, Kemal Tahir’in vedası gibi. Bize de düşen iki
ustayı yad etmek..
Ahmet Arif ustayla başlayalım isterseniz hayatını
çeşitli kaynaklardan derlemek yerine hasretinden prangalar eskitilen kitabın
tüm şiirlerine konu olan sevdasına değinmeden geçmek olmaz. Yokluğun,
Cehennemin öbür adıdır/ Üşüyorum, kapama gözlerini..." diye yazmıştı Ahmed
Arif tek kitabına da adını veren ünlü şiiri 'Hasretinden Prangalar Eskittim'in
son dizelerinde. O gözler neredeyse tüm şiirlere konu olan ve Leylim diye hitap
edilen Leyla Erbil’dir. Edebiyat tarihimizin bu büyük sırrı Ahmed
Arif'in Erbil'e yazdığı mektuplarla ortaya çıktı. 1954-1957 ve en son 1977'de
olmak üzere 60'ın üzerinde mektup göndermiş Ahmed Arif. Bu sevda 60 yıl
sonra bu mektuplarla ortaya çıkmıştır. Ahmet Arif’in oğlunun izni alındıktan
sonra en önemlisi Leyla Erbil de bu sevgiye saygısından olsa gerek hayattayken
yayınlanmasını istememiş ‘ben öldükten sonra’ şartıyla izin vermiştir.
İlk mektubunu 5 mayıs 1954’te
Bismil den gönderilmiştir. Mektup leyla, zalim leyla diye başlar ve senin diye
bitirdiği ilk mektuplarında Leyli sevgili Ahmet Arif te körkütük aşık dır.
Fakat daha sonra ki mektuplarda Leyla Erbil dostluğun sınırını çizmiş ve
zamanla derinleşmiştir. Bu durumu kabullendiği yine mektuplarından ‘ilk sen
mağlup ettin beni’ dizlerinden anlaşılır. Leylisine mektuplarda ‘Sen ister
dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol.
Sevdan Beni
Terketmedi
sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
Gelelim
21 Nisanda dünya sahnesinden ayrılan büyük usta Kemal Tahir’e. Kısaca hayat
hikayesine değinirsek; 5 Nisan 1910’da
İstanbul’da doğdu. 21 Nisan 1973′te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi
Kemal Tahir Demir. Deniz yüzbaşı olan babası, Sultan II. Abdulhamid’in
yaverlerinden. Babasının görevleri nedeniyle ilk eğitimini Türkiye’nin çeşitli
yerlerinde tamamladı. 1923′te İstanbul Kasımpaşa’daki Cezayirli Hasan Paşa
Rüştiyesi’nde mezun oldu. Galatasaray Lisesi’nde 10′uncu sınıftayken öğrenimini
yarıda bıraktı. Avukat katipliği, Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde ambar
memurluğu yaptı. İstanbul’da Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde
düzeltmenlik, röportaj yazarlığı, çevirmenlik yaptı. Yedigün, Karikatür
dergilerinde sayfa sekreteri oldu. Karagözgazetesinde başyazarlık, Tan gazetesinde yazı
işleri müdürlüğü yaptı. 1938′de Nâzım Hikmet’le beraber Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde “askeri
isyana teşvik” suçlamasıyla yargılandı. 15 yıl hapse mahkum oldu. Çankırı,
Çorum, Kırşehir, Malatya ve Nevşehir cezaevlerinde yattı. 12 yıl sonra 1950’de
genel afla özgürlüğüne kavuştu.
12 Yıllık hapishane hayatında 28’inde girip 40’ında çıkan yazarımız Anadolu
insanının yaşamlarına ve dramlarına tanıklık etmiş bu birikimleri kitaplarına
aktarmıştır. Kitaplarında doğal akıcılık, toplumsal olaylar ve yöresel dil
ağırlıklıdır. Türk toplumunun siyasal, sosyal ve kültürel yapısı ile Marksizm
arasında ki çelişkileri yaşadı. Romanların hepsi içinde bulunduğu toplumun
sorunlarına ve yapısını içeren gerçekçi bir yaklaşımla kaleme alınmıştır. Türk
toplumunun sosyal yapısının düzenlenmesi ve ilerlemesini adanmış bir sevda,
bazen mutlu olmuş bazen yaşadığı çelişkilerle mutsuzluk içinde debelenmiş bir
ömür.
Eserleri; Göl İnsanları
Sağırdere,Esir
Şehrin İnsanları, Körduman, Rahmet
Yolları Kesti, Yediçınar Yaylası, Köyün kamburu, Kelleci Memet, Yorgun Savaşçı
(roman), Bozkırdaki Çekirdek, Devlet Ana, Esir Şehrin Mahpusu, Kurt Kanunu, Büyük
Mal, Yol Ayrımı, Namusçular, Karılar Koğuşu, Hür Şehrin İnsanları
Damağası, Harem'de
Dört Kadın
Evet iki yaşam, biri bir siyah göze,
birisi Türk toplumunun sosyal yapısının düzenlenmesi ve ilerlemesinE adanmış
bir sevda, bazen mutlu olmuş bazen yaşadığı çelişkilerle mutsuzluk içinde
debelenmiş bir ömür. Sevdaları ne olursa olsun, yaşadıkları toplumun
özellikleri ile bize sunan iki büyük ustaya selam olsun.
İki ayrı insan iki ayrı edebi yorum ama dikkat edilirse mahpus olmadan çile çekmeden aydın olunmamış bizfe bu temelle selam olsun. Yenilere kılavuz
YanıtlaSilKısacası yaşamın farklı yönlerini görmeden olgunlaşmak mümkün değil..
YanıtlaSil