13 Mart 2017 Pazartesi

Türkiye ve Avrupa


Seçimler iki ülkeyi gerdi. Yaratılan gerginliğin temel sebebi seçimlere yatırımdır. Avrupa da hızla yayılmaya başlayan milliyetçilik siyasi çıkarları için kullanıyorlar.
Gelin bu gerginliğe sebep olan milliyetçiliğe bir göz atalım. Milliyetçiliğin tarihi gelişimi 1789 Fransız Devrimi ile başlar ve Avrupa ve Balkanlarda etkisini Balkanlar ve 1. Dünya savaşı ile gösterir. İmparatorluklar yıkılır yerine ulus devletleri kurulur. İstiklal savaşı ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise milliyetçilik akımlarının doğuracağı olumsuz etkileri ve diktatörlüğü önlemek amacıyla aynı toprağı paylaşan, aynı amaç ve ülkü de birleşenlerin etnik yapısına bakmadan yurttaşlık ilkesine dayalı Türk milliyetçiliğini benimsemiştir. Kan bağı ile tanımlanan milliyetçilik yani etnik yapıya bağlı milliyetçilik ise daha çok Almanya ve İtalya gibi ülkelerde görülmektedir. Fransa, Amerika ve İngilterede  yurttaşlık ilkesine dayalıdır. Son yıllarda Avrupa da yayılan milliyetçilik, etnik yapıya ve kan bağına bağlı olarak gelişmektedir. Kan bağı olmayanlara karşı uygulanan politikalar şiddet, ülkeden kovma boyutu, etnik gruplar arasında savaş ve son aşama ülkede iç karışıklık yani iç savaş ile sonuçlanmaktadır. Amerika da Trump seçim kampanyalarını bu temele oturttu. Almanya da yükselen kan bağı milliyetçiliği karşısında Merkel in bu kesimin oylarını alabilmek ve oylarını kaybetmemek adına milliyetçi çıkışlarını yer yer yapmaktadır. Keza  Hollanda da aşırı sağcı Özgürlük Partisi Lideri Geert Wilders yükselişte. Milliyetçi kesimin oylarını kazanmak ve oylarını kaybetmek istemeyen Mark Rutte milliyetçi söylemleri ile çıkış yapıyor.
Gelelim Türkiye’ye bizde de halk oylaması var. Anket sonuçlarına göre ‘Evet’ler beklendiği kadar yüksek olmadığı gibi halkı kutuplaştırıp birbirine karşı cepheleştirdi. Yükseltmek için yurt dışında ki Türk vatandaşlarımızın oyuna ihtiyaç var. Milliyetçi söylemler ile mağdur olmak ülke içindede prim yapacak.  Bunun için yurt dışında gösteri, toplantı yaparak ikna edilmeli. Avrupa ülkeleri ise hem bu gerginliği yaşamamak, seçimi kazanmak ve Adalet Kalkınma Partisi’nin diplomasiye sığmayan, kızan, bağıran külhan söylemlerine de bir tepkidir. Hükumet 2008 de koyduğu yasağı kendisi deliyor. İç politika da prim yapar evet ama dışarıda yaşayan Türk vatandaşlarımızı sıkıntıya sokuyor.  Türkiye yaptırım uygulayacağım diyerek ülke içinde ki seçmenin gözünü boyama yolunda. Alınan yaptırımlar; 
1.Hollanda’nın Büyükelçisine gelme denildi.
2.Türkiye İstihbarat paylaşımını kesecek.
3. Ekonomik yaptırım yok.
İşte Türkiye’nin yaptırımları. Seçim uğruna yapılanlar 3. Dünya savaşına zemin hazırlıyor. Etnik ve kan bağı milliyetçiliği ulus devletlerin etniksel, dinsel, mezhepsel parçalanmalarını hızlandıracaktır. Dünya diktatörlüğe doğru ilerliyor
Olayları bu noktalara getirirken bireysel, emri vaki, davrandıktan sonra halktan milli destek istenmesi ağlatıyor beni. Bu olayda kadın bakan seçilmesi de manidar. Hollanda gelmeyin diyor ve kara yolu ile uyanıklık yapmak isteyen kadın bakanın zorla gitme hamlesine karşılık alınan uygulamalar mağduriyeti doğurdu.
T.C. bakanlarının bu uruma düşmesi kabul edilmez ve kınıyorum lakin yaşananlarda bariz bir şekilde ortada.
Sayın Erbakan gibi cevap vermek isterdim onun meşhur lafını bilirsiniz ben yazmayayım…
Türkân Kebeci 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder