3 Haziran 2014 Salı

Haziranda ölmek zordur. Nurlar içinde yat memleket sevdalısı, çınarlar gölgen olsun...

Nazım Usta seni nasıl anlatmam gerekir, hayatını mı, şiirlerini mi, vatan sevgini mi, komünistliğini mi, vatan hainliğini mi, sevdalarını mı, mahpushaneleri okullara çevirdiğini mi hangisini anlatayım. 
Ailesi
En iyisi kısa hayat hikayenden başlamak;  Anne tarafından büyük dedesi asıl adı Karl olan Mehmet Ali Paşadır. Aile içi geçimsizlikten dolayı Fransız yetim hanesine verilir. Gemilerde miçoluk yapar. Hamburg’dan kalkan gemi İstanbul’a gelen 12 yaşında ki Karl,  denize  atlar ve yüzerek Kız Kulesine çıkar. Gemiye dönmek istemediğini söyleyen Karl iki ülke arasında politik sorun yaratır. Osmanlı sadrazamı Ali Paşa sorunu çözer ve kendisine Mehmet Ali ismi verilir. 2. Abdülhamit döneminde paşalığa kadar yükselir.  Yahya Kemal Bayatlı ya  Sessiz Gemi şiirini yazdıran annesi Celile Hanım yüzerek Kız Kulesine sığınan küçük Karl’ın torunudur. Teyzesi Münevver Hanımda Oktay Rıfat’ın annesidir. Babası Hamburg Konsolosluğu yapmış Hikmet Beydir.
Kısa Yaşamı
Nazım Usta 1918 yılında Heybeliada Bahriye okulundan 8. olarak mezun oldu. 1920 Yılında milli mücadeleye katılmak için arkadaşı Vala Nureddin ile aileden habersiz Anadolu’ya kaçar. Bolu da öğretmenlik yapar ve 1921’de Moskova’ya eğitim için gider. Devrimin ilk yıllarında Komünizm ile tanışır. 1924 yılında ilk şiir kitabı yayınlandı. Bu dönemde Türkiye ye döndü ve Aydınlık dergisinde yazdığı şiir ve yazılarından dolayı 15 yıl hapis cezasına çarptırılınca tekrar Moskova’ya kaçtı.  Moskova da bulunduğu süre içinde iki evlilik gerçekleştirdi. Birincisi orada görevli bir Türk ailesinin kızı olan Nüzhet Hanım ile kısa bir evlilikti, ikincisi ise bir Rus kızı olan Dr. Lena ile memleket hasreti yüzünden sona eren bir evlilik...1928 yılında çıkan af kanunundan yararlanarak Türkiye’ye döndü ve Ay dergisinde yazmaya başladı.  1935’de büyük aşkı üç çocuklu Piraye Altınoğlu ile evlenir. Dört kişilik aile geçimini dergide yazdığı yazıları ile karşılar. 29 Mart 1938'de "askeri kişileri üstlerine karşı isyana teşvik" suçuyla 15 yıl ağır hapse mahkûm edildi. 10 Ağustos 1938 günü başlayan davada, on dokuz gün sonra, 29 Ağustos 1938'de, "askeri isyana teşvik"ten, 20 yıl ağır hapse mahkûm oldu. İki cezası birleştirilince 35 yıl tutuyordu. Mahkeme bunu çeşitli gerekçelerle 28 yıl 4 aya indirerek karara bağladı. 15 Temmuz 1950 yılına kadar Çankırı ve Bursa ceza evinde geçen yıllarda başta Orhan Kemal olmak üzere bir çok kişiye Fransızca, siyaset, edebiyat dersleri vererek öğretmen rolünü üstlenmiştir. Hatta hapishane yönetimi ile zorlu mücadele sayesinde mahkumlar için çeşitli atölyeler kurdurarak çalışmalarına ve üretip kazanmalarını sağlamıştır. Hapisten çıktıktan sonra çürük raporu olmasın rağmen askerliğin yapılmaması nedeni ile göz altına alma olayları gündeme gelince Romanya üzerinden Moskova’ya kaçar. 25 Temmuz 1951 yılında da Bakanlar kurulu kararı ile Türk vatandaşlığından çıkarılır.
1955 Yılında kendisinden bilgi almaya gelen Valentina’nın yardımcısı Veraya bir anda aşık olur. Fakat aşık olduğu kızın evli ve bir kızı olduğunu bir yıl sonra öğrenir. 3 Haziran 1963 sabahı geçirdiği kalp krizi onu Vera’sından ayırır.
Şiiri hece ölçüsünden kurtararak

Davet 

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan 
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan 
Bu memleket bizim! 
Bilekler kan içinde, dişler kenetli 
ayaklar çıplak 
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak 
Bu cehennem, bu cennet bizim! 
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın 
yok edin insanın insana kulluğunu 
Bu davet bizim! 
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür 
Ve bir orman gibi kardeşçesine 
Bu hasret bizim! 

Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri 

O mavi gözlü bir devdi. 
Minnacık bir kadın sevdi. 
Kadının hayali minnacık bir evdi, 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan bir ev. 

Bir dev gibi seviyordu dev. 
Ve elleri öyle büyük işler için 
hazırlanmıştı ki devin, 
yapamazdı yapısını, 
çalamazdı kapısını 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan evin. 

O mavi gözlü bir devdi. 
Minnacık bir kadın sevdi. 
Mini minnacıktı kadın. 
Rahata acıktı kadın 
yoruldu devin büyük yolunda. 
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, 
girdi zengin bir cücenin kolunda 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan eve. 

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, 
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan ev.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder