20 Mart 2014 Perşembe

ÇELİŞKİ


-          Nuray merhaba, nasılsın?
-          İyiyim teşekkürler, sen nasılsın?
-          Bende iyiyim teşekkür ederim, nerede buluşuyoruz? Ben Acıbadem’ deyim .
-          Bağdat caddesinde buluşalım, oraya yakınım
-          Tamam, ikide Boğanın orada olurum, uyar mı?
-          Tamam ikide.
Hemen hazırlanmaya koyuldum. Bir yandan da taksiyle mi, dolmuşla mı gitsem diye düşünüyordum.  Ev ahalisine ‘ben çıkıyorum, akşama görüşürüz’ diye seslendim. Onlardan gelen‘ güle güle, kendine dikkat et’  cevabı duyunca kapıyı çekip çıktım. Nasıl olsa zamanım vardı, dolmuşla gitmeye karar verdim.  Araç doluydu, cam kenarında yolculuk ediyordum.  Lüks kafelerin, mağazaların ve alışveriş merkezlerin ve birçok trafik ışığının olduğu, cıvıl cıvıl insanlarla dolu cadde boyunca gidiyorduk. Trafik ışıklarında durduğumuzda, kafenin bahçesin de ki masalar,  giyimlerinden hali vakti yerinde olduğu anlaşılan insanlarla doluydu.  Sokağa yakın masada hararetli bir şekilde konuşan  üç kadın dikkatimi çekti. Öyle dalmışlarda ki konuşmaya..
 Önlerinde ki çöp konteynırından kağıt toplayan kadın da, bulduklarının sevinci ile bir bir konteynırdan alıp arabasını doldurmaya çalışıyordu.  Kaldırımın başında giyimi masadakilere göre iyi olmayan kadın ağır ağır masaya yanaştı. Elinin hareketi  ile bir şeyler anlatmaya çalıştığı anlaşılıyordu. Masada ki kadınlar başlarını çevirip konuşmaya devam ettiler. İki kadın bir iki saniye göz göze geldi.  Başlarını öne eğip kaldıkları yerden yollarına devam ettiler, bende yeşil ile Bahariye caddesine..
Konuştuğumuz saatte gelmiştim. Bir kafeye girip gördüğüm görüntünün içinde yaşanan tezatlıkları düşünmeye dalmıştım. Telefonun sesi ile kendime geldim. Nuray arıyordu.
-Neredesin, geldin mi?
-Kafedeyim geldim, on dakika oldu.
-Bende seni bekliyorum, hangi kafedesin.
-Bankanın karşısında ki kafe.
-Eee bende bankanın karşısında ki kafedeyim. Starbucks
-Hangi Starbucks, Nuray
- Bağdat caddesindeyim!!!
-Geliyorum bekle.
Konuşup, buluşmak için anlaştık ama birde konuşmasak nasıl anlaşacaktık bilmiyorum.  Hemen taksiye atlayıp ‘Bağdat caddesine, lütfen’ dedim.  Bu yanlış anlaşılma kesin benden kaynaklanıyordu, eminim. Beynim kabul etmek istemiyorsa kesinlikle bir oyun oynardı bana. Zaten Bağdat caddesini de sevemedim, insanlar aynı kalıptan çıkmış gibi. Şehrin farklı yüzü. Ellerinde köpekler lüks mağazaların vitrinlerini dolaşan insanlarla dolu. Köpek malzemeleri satan vitrinde bir kıyafet dikkatimi çekti. Çok şirin pitikare kumaştan bir köpek pantolonu. Etiketteki fiyatı görünce ‘ pes artık daha neler, kim alır bunu’ dedim demesine de. Biraz yukarıdan gelen iki köpeğin üzerinde aynısı var. Uzun zamandır görmediğim güzel arkadaşımı görmek büyük bir keyif ve mutluluk verse de, gün boyu ruhumu sıkan bir şeyler vardı.  Akşam taksiye binip  sahile gelince içime huzur dolmaya başladı. Vapura bindim. İşten çıkan insanların vapura yetişmek için telaşları, ‘sıcak çay, sahlep’  diye olanca sesi ile bağıran satıcının sesi ile huzur bulan ruhuma sevgi damla damla akmaya başladı. 
Bütün gün ruhum la bedenim birbirine yabancı iki sevgili gibiydi.

İnsanların nesi var, benim neyim var.
İnsanlar neyi bekliyor,   ben neyi bekliyorum..
Yaşamın içindeyken, kıyısına nasıl geldim.
Gelmekle gitmek arasında asılı kaldı insanlık,  Araftayız birlikte.
              


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder