22 Ekim 2013 Salı

NEREYE GİDİYORUZ..

Arap baharını başlangıcını hatırlamayanımız yoktur. Demokrasi, barış ve özgürlük kavramları ile süslenip önümüze kondu. Tunus, Mısır, Libya ile başlayan süreç en sonunda Suriye’ye geldi dayandı. İstedikleri neticeyi Suriye’den alamadılar.

Suriye ülkesinde olan bu duruma Türkiye’ye rağmen üç senedir direniyor.  Suriye’ye karşı oluşan cephenin başını Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar çekmekteydi.  Neden bu üçlü sorusu aklımıza gelebilir. Bu sorunun cevaplarını
·         Coğrafyada ABD’nin desteği ile söz sahibi olan ve güç olmayı devam ettirmek isteyen Suudi Arabistan için Suriye’ siz bir coğrafyada gücü daha da artacak. Suriye’nin parçalanmasından sonra İran Coğrafyada etkisiz kalacak.
·         Türkiye’nin Suudilerle yakınlığı coğrafyada etkisini arttıracak. Sünni  birliğin kurulması.  Zaten Türkiye,  El Kaide ve onun alt birimlerini teşkil eden tüm İslam örgütlerine her türlü desteği vermekte.   Hatta bu terör örgütü sınır kapılarından rahatlıkla girip çıkmaktalar.
·         Maddi tüm destek Katar ve Suudi Arabistan tarafından karşılanmakta.

Türkiye her söyleminde  demokrasi, barış kavramlarını kullanarak diktatör ilan ettikleri Esada yüklendi. Fakat ittifakta Türkiye haricinde ki iki ülkeye baktığımızda ne kadar demokratik ülkeler olduğunu görüyoruz. Önümüzde ki yıllarda bizimde demokratikliğimiz kalmayacak.

Fakat bu ittifak çatırdıyor. Mursi’ye yapılan askeri darbe ye destek veren ülkelere ve Suudi Arabistan’a Kasımpaşalı tavrıyla meydan okudu.  Unutulan bir şey vardı. Türkiye’ye gelen,  dış sermaye de şeyhlerin payı çok fazla. Ayrıca ABD üzerin de etkisi daha fazla. Radikal İslam gruplarını finanse ettiği için bu grupları yönlendirme ve  kullanma gücüne de sahip. Bu sebepten işi toplamak Dış işlerine ve hiç hesapta yokken Hacı olmaya niyetlenen Cumhurbaşkanına kaldı. Bu olaylar Suudlar ile ara düzeltme politikalarıdır. Daha önceki yazıda destek verdiğimiz El kaide tabanlı Suriye’den gelen militanlar ülkemizde cirit atıyor. Sınır kapımızda yaşadığımız olaylar sonucunda kapıların kapanması ile bu radikal güruhlar Türkiye’yi kan gölüne çevirmekle tehdit ettiler ve biz sessiz sedasız boyun eğip kapıları açtık.

Geçtiğimiz hafta gündemden düşmeyen seçim öncesi destan ettiğimiz pilotların Türkiye’ye gelmesi. Pilotları esir alınan örgüt Esad yanlısı bilinen ‘İmam Ziyanın Ziyaretçileri’ örgütüdür. Peki bu örgüt ne istedi 9 Lübnanlı hacı karşılığında pilotlarımızı bırakacağını açıkladı. Peki bu Lübnanlı hacıları kim kaçırdı? Lübnanlı hacıları ÖSO içinde yer alan ‘Kuzey Fırtına Tugayı’ ve El Kaide, Nusra bağlantılı bir örgüt. Basında yer aldığına göre bu örgüte Katar tarafından 150 milyon dolar fidye ödendiği. Bu doğru ise Katar bunu neden ödedi ve ne talep etti?
Bu kadar destek veren Türkiye bu gruplara sözünü geçiremiyor mu? Sınırımızı ve Hatay ve civarı bölgelerimizi kendi yerleri gibi kullanan bu örgüt üyeleri buraları neyin karşılığında bu kadar rahat kullanabiliyorlar? Bütün bunlar Suriye’nin parçalanması için mi? Siz dış güçler diyebilirsiniz. Her şeyi dış güçlere bağlamayalım Diplomaside dost ülke veya kişisel çıkarlar olmaz. Ülke çıkarları vardır. Bu coğrafya da düşmanı düşmana kırdırmak tutmaz. Hele kızdıkları Osmanlı adını kullanarak geliştirdiğiniz Yeni Osmanlı akımına kesinlikle ifrit oluyorlar. Yukarıda değinilen para örtülü ödenekten verilmiş olabilir mi? Orasını bilemem fakat son on yıldaki artışı inceleyip siz karar verin. Sıfır sorun sıfır komşu oldu. Coğrafyanın düşmanı olduk.

Yıllara göre örtülü ödenek harcamaları ise şöyle:

2003:  103 milyon 12 bin 740 TL
2004:  107 milyon 375 bin 284 TL
2005:  84 milyon 88 bin 668 TL
2006:  207 milyon 646 bin TL
2007: 262 milyon 286 bin 521 TL
2008: 290 milyon 981 bin 700 TL
2009 :341 milyon 971 bin 042 TL
2010: 383 milyon 170 bin 247 TL
2011: 391 milyon 682 bin 533 TL
2012: 694 milyon 229 bin 493 TL

(Kaynak: www. aktif haber.com)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder