28 Kasım 2017 Salı






   



BİR ANKARA HİKAYESİ

Bir varmış bir yokmuş diye başlayan hikayede şehirde saltanat süren şehremini şehre dinozor anıtları, kapılar ve saatler yaptırır. Yaptırır da çağ bilişim çağında olduğunu unutur bu şehremini. Ceplerde zaman taşınırken kol saati bile taşınmazken saat kulesine gerek duyulmazken, beş saat kulesi diktirir. Milyarlarca para akıtır. Yıllarca şehreminlik yaptığı için kendisinden bir şey kalsın derdi ile halktan topladığı vergilerle saltanatı var olsun ister. İster ister de devran bu,  elden üstün el var.  Ve bu üstün el bir gün alı verir onu saltanat sürdüğü Ankara şehrinden. Yerine başka şehremini gelir ve tüm anıtları söktürür izi kalmaz bizim har vurup harman savuran şehreminden. Olan Ankara halkına olur da kimse önemsemez. Eee...Kıssadan hisse almak lazım üzerinde tüyü bitmemiş yetimin hakkı varken böyle har vurup harcanmaz. Harcayan varsa da hissesini alsın deriz biz bu hisseden.

Devran döner, keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner. 

El den üstün el var...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder