Gitmek her şeyi arkamda bırakarak gidebilmek isterdim, bilmediğim diyarlara yelken açmak. Rüzgar nerden eserse yelken kendiliğinden dönsün otarafa, kuru bir dal gibi sürükleneyim rüzgarın önünde. Hiç sorgu sual etmeden sessizce yörüngesine gireyim. Rüzgarım, poyraz, lodos olmasın , yapraklarım yitirmiştir güzel yeşil rengini ve tazeliğini, dayanamam onun bu şiddetine, kırılıveririm. Onun için rüzgarım meltem olsun, ılık ılık essin ve yavaş yavaş götürsün gideceğim yere. Giderken en çok sevdiğim türküleri söylesin kulağıma, ülkemin bir ucunda yakılan türkülerini diğer ucundan duyabileyim. Sesimi duysun tüm halkım eşlik etsin rüzgarla bana. Bir ağızdan söyleyelim kardeşlik türkülerini, birlikte halayları, zılgıtları çekelim. Nazımın dediği gibi bir ağaç gibi hür ve özgür bir orman gibi kardeşce sine yaşayalım diye düşünürken, İzmir’in kavakları türküsünün namesi kulağıma gelmeye başladı. Meltem benden önce başlamıştı söylemeye, evet gidilecek yer belli olmuştu. Koyulduk İzmir’in yollarına. ‘İzmir’in kavakları dökülür yaprakları, bize de derler Çakıcı yıkarız konakları, yar fidan boylum’ ilk kurşunun atıldığı yer, ilk milli mücadele kıvılcımının başladığı güzelim İzmir’in sesi tüm ülkeye nasılda yayılmıştı. İngiltere’nin verdiği gazla güzel İzmiri ve Batı Anadolu’yu işgal eden Yunanlıların, denize dökülüşü ile, özgürlüğün, bağımsızlığın öncüsü ve zaferin son noktası oluvermişti. Amasya da doğan güneş, Erzurum’a, Sivas’a yayılmıştı. Ben bunları düşünürken meltem Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar türküsünü mırıldanmaya başlamıştı bile. Güzelim Antep, Urfa, Maraş halkım nasılda karşı koymuşlardı ,Fransızların zulmüne. Ayrımız gayrımız yoktu Türkü, Kürdü, Zaza, Alevi, Suni, ayrımını bilmezdik kardeşce yaşayıp, omuz omuza savunduk . Fransızların emellerine ulaşamadığı güzelim toprakları.
‘Kalenin dibinde taş ben olaydım, gelene geçene yoldaş olaydım, bacısı güzele gardaş olaydım’ meltem den önce benim dilime dolanmıştı bu türkü, götür beni o diyarlara. Gidelim çayhanalara, meyhanalara, akrabalarımızın olduğu diyarlara. Bu coğrafyayı Osmanlıdan koparmak için atılan nifak tohumlarının sonucunda İngilizlerin işgal ettikleri Suriye, Libya, Mısır’da zulme ve emperyalizme karşı direniş ateşini yakmak için Mustafa Kemal Paşa az uğraşmamıştı, Osmanlı Devletine karşı özgürlük isteyenler parçalara bölünüvermişlerdi.
İnsanoğlu ne kadar gitmek istese de geride bıraktıklarını düşünmeden de edemez. Onun için gitmeler sadece kaçıştır. Tekrar yaşadığı yerlere ve zamana geri gelmek ister, her şeyin bir bitiş zamanı vardır. İnsanın ömrü hep bahar yada hep kış olmaz elbette, bazen baharla birlikte kışı da yaşarız. Bazen dostlarımız bizi yada biz dostlarımızı bırakıp gideriz. Zamanı gelmişse ayrılığın gitmek en güzeli. Bizimde zamanımız gelmişti, meltem vedalaştı benimle, farklı diyarlara gitmek için.
Hayatımdaki, arkadaşlarım, dostlarım, işim, benimle çalışanlar, eşyalarım, kitaplarım ve sevdiklerim bana bir şey katabilmeli, sevgilerim, kavgalarımdan bir şeyler öğrenebilmeliyim ve öğretebilmeliyim birilerine, faydam olmalı, olmadıktan sonra ne anlamı var insan olmanın, ben olmanın. Evet , işte yine aynı yerdeyim bu gitmeler ne kattı bana; Anadolu’da kardeşce yaşamayı , zulme birlikte karşı koymayı, paylaşmayı, kısacası ben değil biz olmayı öğrendim. Ben öğrendim de ülkemde bunu göremiyorum. Özerklik adı altında 45 ilde millet seçimi yapılıyor, sesimiz çıkmıyor. Neymiş milli mücadelede ki gibi. Olacak iş değil, aklın alması mümkün değil. Suriye yi parçalamaya çalışan emperyal güçlerle bir olup, akrabalarımıza ültimatom veriyoruz. Altı ay önce biz Asi nehrinin kardeşliği ile akrabalarımız ile aramızda ki sınırı kaldırmadık mı, ticaretimizi geliştirmek için anlaşmalar yapmadık mı? Ne oldu altı ay içinde ne değişti. Mazlumun yanında yer alan bizler şimdi güçlünün yanında mı yer alacağız. 20 yy da parçaladıkları yetmedi mi?
Bir zamanlar Yunanlılara verilen gazı şimdi bize veriyorlar, dış basın Türkiye’ yi yere göğe sığdıramıyor. Bu gazla Suriye kardeşlerimize ultimatom veriyoruz. Suriye’yi parçalamak için Amerika tarafından kurdurulan Adalet ve kalkınma harekatının Suriyeli liderini ve Amerikalı yetkilileri beş gün İstanbul da konuk edip, üst düzey yetkililerle bizde toplantıya ev sahipliği ettik . Daha fazla parçalara bölüp, yönetilmesi kolay olsun diye emperyalist güçlerle bir oluyoruz. Ortadoğu topraklarında ikinci bir İsrailin kurulmasına ve korunmasına mı bekçilik edeceğiz. Irak’ı parçalamak için kullanamadıkları askerlerimizi şimdi kullanacaklar. Nasıl olsa ordu istenilen kıvama getirildi.
İsrailin kurulması için Osmanlıya para teklif eden İngilizler padişah Abdülhamit’ten aldıkları cevabı unutamamışlar ki, torunlarına ikinci bir İsrail’i kurdurup bekçilik yaptıracaklar. Geçmişini değerlendiremeyen milletler için tarih tekerrür eder.
Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıymış, benimde gitmelerim sadece kaçıştan başka bir şey değil. Kalmak en güzeli, olup biteni görmek için.
Bu topraklar da biz olarak kalmak, kardeşce.
Türkan Kebeci
turkankebeci@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder